9 Mart 2013 Cumartesi

VELİ KÜÇÜK


Yalçın Küçük Kimdir? Biyografisi.. Pkk ve ergenekonla ilişkisi varmıdır?Apo’yla ne gibi bağlantıları olmuştur?Mustafa Kemal’le ilgili neler söylemiştir?
 İşte belgeler ışığında Yalçın Küçük’ün geçmişini açıklıyoruz….
Yalçın Küçük
Prof. Dr. Yalçın Küçük, İskenderun’a Halep’ten gelip yerleşmiş bir ailenin çocuğudur. Baba tarafından Türkmen, anne tarafından ise Kafkasyalı bir aileye mensuptur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki öğrencilik hayatı boyunca, Fikir Kulüpleri Federasyonu, ardından Sosyalist Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç ve Türkiye Halk Kurtuluş Partisi olan Fikir Kulübü Başkanlığı’nı yaptı. Siyasal Bilgiler’i 1960 senesinde birincilikle bitiren Küçük, 27 Mayıs ihtilalinde, büyük öğrenci eylemlerinin başında yeraldı. 60 ihtilalinden sonra Devlet Planlama Teşkilatı’na girdi. Burada bir süre çalıştıktan sonra ABD’ye giderek Yale’de lisans eğitimi aldı. 1966′da ODTÜ’de çalışmaya başladı. 1968-70 yılları arasında Sovyetoloji araştırmalarını kitaplaştırdı. Bu kitaptan dolayı sekiz yıla mahkum edildi.
1970′lerde, İşçi Partisi’nin ikinci kez kuruluşu için çalışmalara katıldı. 1973 yılı sonlarında askere alındı. Kıbrıs Barış Harekatı’na katıldı. 12 Eylül 1980′den sonra ise 1402′liklerden biri olarak üniversiteden uzaklaştırıldı. 1983′te Sultanahmet Cezaevi’ne girdi. 1993′te Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı olmasını öne sürerek Paris’e gitti. Çeşitli sol dergiler çıkarttı. PKK lideri Abdullah Öcalan’la ilk röportajı gerçekleştirdi. Türkiye’ye 1998′de döndü ve iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2000′de tahliye oldu. Son dönemde özellikle Sabetayistler’le ilgili yaptığı çalışmalar yapan Küçük Ergenekon davasında gözaltına alındı. Pkk ile ilişkileride ortaya çıkan Küçük ile ilgili bir çok bilgi aşağıda…

 Teröristbaşını bakın nasıl övmüş !

 Cemaatler.com son günlerde ilginç açıklamaları ve tuhaf tavırlarıyla gündeme gelen Yalçın Küçük’ün terör örgütü PKK’yla yakın ilişki içinde olduğu ortaya çıkarmıştı. Kanlı örgütün kampında çekilen ve neredeyse bir albümü dolduran fotoğraflarında, Apo ile birbirine sevgiyle bağlı iki dost modunda olan Yalçın Küçük, ‘Arkasındayım’ dediği kitaplarında teröristbaşını bakın nasıl övmüş… İşte o ifadelerden sadece birkaçı…
yalcin_kucuk_apo_7

yalcin_kucuk_apo_5

yalcin_kucuk_apo_4

yalcin_kucuk_apo_2

Yalçın Küçük’ten Atatürk’e hakaretler

ulusalcı ve yasadışı Ergenekon örgütünün gönüllü savunucusu Yalçın Küçük’ün, kitaplarında Atatürk’e ağır hakaretler ettiğini ortaya çıktı.
180708_kucukhbr02

180708_kucukhbr04

180708_kucukhbr07
180708_kucukhbr08

PKK İLE SARMAŞ DOLAŞ
Kısa sürede Ergenekon’un müdafii ve ulusal kanalların vazgeçilmez ismi haline gelen Yalçın Küçük, tam bir Abdullah Öcalan hayranı. Küçük’ün halen İmralı’da yatmakta olan teröristbaşı ve dağdaki bölücü kadrolarla çektirdiği fotoğraflar neredeyse bir albümü dolduruyor.
Samanyolu Haber’in elde ettiği bazı fotoğraflarda Küçük’ün, teröristbaşını kanlı örgütün kampında, defalarca ziyaret ettiği, beraber yemek yediği, sohbette bulunduğu, kahkahalar attığı görülüyor.
KANDİL’İN MUTAD KONUĞU
Şimdinin ulusalcısı dünün “Aposever’i” Küçük’ün örgüt kampını “ziyaretgah” haline getirdiği, teröristlerin tek tek ellerini sıktığı ve terörist başıyla pek sıkı fıkı olduğu anlaşılıyor.
Küçük’ün PKK albümü, 30 yıldır terörle mücadele eden ve binlerce evladını bu hain saldırılara kurban veren ülke insanının canını acıtacak türden. Küçük hep Apo’nun yanında, fotoğraflardaki ikili hep birbirine sevgiyle bağlı iki dost modunda.
Yalçın Küçük’ün ulusla, ulusal kimlikle yakından uzaktan ilgisi olmayadığı aslında ekranlarda sık sık insanların yüzüne doğru salladığı kitaplarından da okunuyor. 1993 yılında basılan BİR DİKİNE ÜLKE isimli kitabında Küçük, teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın adının geçtiği hemen her yerde “kardeşim, arkadaşım” ifadelerini kullanıyor. Katıldığı terörist faaliyetlerden dolayı mahkemeye çıkarılınca da mahkemede bakın neler söylüyor?
“’Öcalan kardeşim’ yazısından dolayı yargılanıyorum. Apo’ya ‘kardeşim’ dediğim için beş yıl mı? Eğer fiyatı buysa seve seve öderim. Daha fazlasını da ödeyebilirim. Ve tekrar ‘Öcalan kardeşim’ derim. Öcalan kardeşim Kürt halkının pek seçkin bir oğludur, ‘kardeşim’ diye hitap etmekten ayrıca sevinç duyuyorum.”
“Kürt halkı için yaptıklarına bakıyorum ve bunları çok önemli buluyorum, bu nedenle ‘Öcalan kardeşim’ demeyi seçiyorum. Mahkeme de benim yaptığımı yapmalıdır.”
O gün Apo’ya “kardeşim” diyen Küçük, bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin saygın komutanlarına -güya saygısını ifade etmek için- “hazretleri” diye hitap ediyor. Bu tuhaf karakterin mazisini bilmeyen kimi insanlarda bu riyakar üsluba itimad ediyor. Oysa ekranlarda ilkokul müsameresinden bin beter çirkin bir oyun oynanıyor.
APO’NUN SADIK KORUYUCUSU
Sık sık PKK kamplarını ziyaret eden Küçük, bu ziyaretlerinden birinden dönüşünü anlattığı “Kürtler Üzerine Tezler” kitabında, teröristbaşına suikastler yapılabileceğine dair endişesini aktarıyor. Abdullah Öcalan’ın üzerine titriyor.
BÖLÜCÜLÜK DERSLERİ
36
Bölücü kamplara ziyaretler sadece hoş beşle sınırlı kalmıyor. Yalçın Küçük terörist yuvasındaki bölücülere sözde eğitim veriyor. Ve bunu defalarca tekrarlıyor. İşte bu fotoğraflar o bölücülük derslerini tarihe kaydediyor.
Bugün ulusalcı saflarda kendisi gibi düşünmeyen herkesi “vatan haini” ilan eden bu şahıs bakın dün Türkiye Cumhuriyet’i Devleti’ni hakkında neler söylüyor?
“Latin Amerika’da ‘muz cumhuriyetleri’ vardı, bu nitelemeden çok hoşnutluk duymuyorum. ‘Ahtapot Cumhuriyeti’ bana çok daha yerinde bir söyleyiş olarak görünüyor. ‘Ahtapot Cumhuriyeti’ içinde yaşıyoruz. Yıkılacaktır. “Bizim” işimiz, 1920 yıllarındaki birliği tersyüz etmektir.”

Bölge ileri gelenlerinin çocuklarını okuttuğu neredeyse tek bir lise vardır o yıllarda: Kabataş Lisesi. Yalçın Küçük de, Sakıp Sabancı gibi bölge insanlarının okuduğu Kabataş Lisesi”nde yatılı olarak devam ettirir tahsil hayatını. Yıl 1952-53″lerdir. Küçük, aile için yokluk ve yoksulluğun arttığı bu dönemde annesinin altın, halı ve tarlalarını satmasıyla okur: “Benim yetişmemde daha çok annemin etkisi vardır. Köyümüze gittiğimiz iki-üç yaz babam istemezdi ama annem özendirirdi, köyde din okuluna, medreseye giderdik. Babam istemediği için biz Elham cüzünde kaldık. Bayram namazlarını, beceremezdik ama kılardık. Onun için ben dünyada en çok inanan adam yüzünü severim.” Kabataş Lisesi”nde, Koç Holding”in yönetim kurulunda bulunan Prof. Yavuz Alangoya, Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu gibi arkadaşları olan Yalçın Küçük, üniversite eğitimi için de Mülkiye”ye (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) birincilikle girer. Tahsil hayatı boyunca çalışkan bir talebe olan Küçük, burada, sonradan Fikir Kulüpleri Federasyonu, ardından Sosyalist Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç ve nihayetinde de Türkiye Halk Kurtuluş Partisi olan Fikir Kulübü Başkanlığı”nı yapar, bu dönemde. Genel Sekreteri de Hikmet Çetin”dir: “Bizim sınıf çok hareketli bir sınıftı. Vecdi Gönül bizim sınıfta idi. O zaman da muhafazakârdı. Yaşar Yakış bana daha yakındı. İlk kadın büyükelçimiz Filiz Dinçmen de bizim sınıfta idi.”
Türkeş öğrenci eylemi yapmasını istiyor
Yalçın Küçük okulda çok aktiftir. Siyasal Bilgiler”i 1960 senesinde bitiren Küçük, 27 Mayıs”a doğru yol alındığı o günlerde, “subayların bile irtibat için peşinde olduğu” bir öğrenci lideridir: “27 Mayıs”ın üç sütunundan biri, gençlik hareketidir. Büyük öğrenci eylemlerinin başında idim. O dönemde Nurettin Sözen, Kemal Alemdaroğlu, işadamı Tuğrul Erkin bizim takımda idi. Ankara”daki gençlik eylemlerinde bizimle beraber hareket eden, ama bizim takımdandı diyemeyeceğim Deniz Baykal vardı.”
Küçük, “öğrencileri kullandık” diyen 27 Mayıs”ın ihtilâlci Kurmay Binbaşısı Şefik Soyuyüce”yi teyit eden açıklamalarına devam ediyor: “28-29 Nisan”da, ihtilâli hazırlayan iki öğrenci eylemi vardır. 28 Nisan”daki İstanbul Üniversitesi”nde oldu. Biz irtibat halinde idik onlarla. 29 Nisan”da da Ankara Hukuk ve Siyasal Bilgiler fakültelerinde oldu. 29 Nisan”da silah da patlayınca ilk aranan ben oldum. Ankara”daki öğrenci eylemlerinden sonra Meclis”te kurulan Tahkikat Komisyonu beni arıyordu. Saklanmıştım. Onu uzun uzun anlatmak istemiyorum. Ankara”da hiç bir yerde beni saklayamıyorlardı, Güney”e kaçtım. Dayım Orhan Yanuçoğlu, o sırada CHP İskenderun ilçe başkanı idi. Beni Suriye sınırında dağlara kaçırdılar. Sonra ben dayanamadım tekrar döndüm. Döndüğümde Hikmet Çetin”den bana bir haber geldi, “bazı subaylar seninle görüşmek istiyor” diye. Daha sonra Hikmet”in bana söylediği, o subay Türkeş”ti. Türkeş”in Hikmet vasıtasıyla benden istediği, bir cuma günü Kızılay”da bu sefer çok daha büyük bir öğrenci eylemi yapılması… Dolayısıyla kendimi 27 Mayıs”ı yapanlardan biri olarak görüyorum.”
Askerlerle o kadar yakın olur ki Yalçın Küçük, evliliğini de bir asker kızı ile yapar. Küçük”ün 1961 yılında evlendiği Temren Hanım, 1960 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi”ni kuşatan alayın komutanı Albay Sabri Süer”in kızıdır.
Kayınvalidesi Sadriye Hanım ise, genç yaşta Dersim temsillerine katılmış bir cumhuriyet kadınıdır: “Sadriye Hanım”ın bir damadı ODTÜ eski Rektörü Süha Sevük, diğer damadı Gübre Sanayi, TMO gibi birçok kurumun genel müdürlüğünü yapmış Önal Ulutaş, bir diğeri de Şam eski Büyükelçisi ve halen Prag Büyükelçiliği yapan (Şenkal Atasagun”dan önce MİT Müsteşarlığı için adı geçen ve zaten Dışişleri Bakanlığı”nda da İstihbarat Genel Müdürü olan) Cenk Duatepe”dir. Bana göre Cenk, Kürt sorununda en önemli adamdır. Bazıları “Öcalan”ı Şam”dan iki bacanak Cenk Duatepe ile Yalçın Küçük çıkarttı” derler. Ama o öyle değildir.” Küçük, Sabri Süer”in vazifesi nedeniyle bulunduğu İskenderun”da Temren Hanım”la tanışmıştır, bir nevi ortaokul aşkıdır onlarınkisi. Ve çiftin 1962″de doğan, Ömer, Mızrak ve Devrim gibi üç adı bulunan, ama en çok Devrim”i kullanan bir çocukları gelmiştir dünyaya.
“Demirel, ilk zamanlar 27 Mayıs”ı destekledi”
İşte 1960″larda böylesine bir hayatın içinde bulunan ve Mülkiye”yi birinci olarak bitiren Yalçın Küçük, ardından Devlet Planlama Teşkilatı”na (DPT) girer. Bir süre sonra Uzun Vadeli Planlar Dairesi Müdürlüğü”ne getirilir; Hikmet Çetin de yardımcısıdır: “DPT”de evvela ulaştırma, transport, televizyon benim alanımda idi.
Ben Birinci Plan döneminde Türkiye”ye televizyonun gelmemesini yazdım. Çok büyük tartışmalar oldu. Elimden gelse idi hiç sokmazdım, bugün bile sokmam. Ve çok memnunum. Türkiye”ye televizyonun girişini beş yıl geciktirdim.” Süleyman Demirel başbakan yardımcısı olunca, Küçük de DPT”de ona bağlı olarak çalışmaya başlar. Ardından Demirel”in, Turgut Özal”ı DPT”ye müsteşar olarak atayacağını öğrenince, hemen istifasını verir. Demirel”le Küçük”ün burada başlayan geçimsizliği çok uzun yıllar boyunca sürecektir; 2000″ler Türkiye”sinde bile… Küçük, bu dönemde, 1962 yılında, Yön dergisinde Demirel”in ilk defa Adalet Partisi”nin başına geleceğini yazdırmıştır: “Demirel, Planlama”da yedek subaydı, müsteşar olmayı kabul etmişti, görüş değiştirdi. Ben düşündüm, böyle yorumladım. Demirel o tarihe kadar 27 Mayıs”ı destekliyordu, saf değiştirdi ve ben teşhis ettim.”
Yalçın Küçük, buradan ayrılınca Amerika”ya gider, Yale”de lisans eğitimi alır. Ardından, mülakatı kazanarak, dört ay boyunca da, Dünya Bankası”nda staj yapar. Döndüğünde SBF”de Sadun Aren”in açmış olduğu asistanlık sınavına katılır, kazanır da: “Ama tayin etmediler. Dekan Cumhur Ferman”dı. O zaman Ferman”ın Sabetayist olduğunu bilmiyordum. Şimdi anlıyorum, Sabetayist olmadığım için almamışlar. Çünkü, SBF”ye Sabetayist olmayan kedi bile giremez.”
Yalçın Küçük, 1966 yılında ise ODTÜ”de çalışmaya başlar. Küçük bu yıllarda, Sovyetler Birliği”ni model olarak gördükleri için, onu birinci elden incelemek ister. Rusça öğrenir. 1968-70 yılları arasında Birmingham Üniversitesi Rus ve Doğu Avrupa Araştırmaları Merkezi”nde bulunur. Sovyetoloji araştırmalarını kitaplaştırır. Daha sonra bu kitaptan dolayı sekiz yıla mahkûm edilir. 1970″lerde, İşçi Partisi”nin ikinci kez kuruluşu için çalışmalara katılan Küçük, 1971 yılında ihtilâl hazırlığı içinde olan Doğan Avcıoğlu ile sıkı bir diyalog halindedir. Tabanı olmadığı için ihtilâlin başarısız olacağını söylemektedir Avcıoğlu”na: “O tarihlerde ODTÜ”de hocayım. Bana geliyorlar, radyoda okunacak bildiriyi yazmamı istiyorlar. Dolayısıyla ben de bu işin içindeyim. 27 Mayıs”tan önce beraber olduğum insanlar Memduh Esen, Castro Nuri (Yazıcı)… Hepsini reddettim.”
-İhtilal istemiyordunuz….
Her zaman ihtilâli isterim. Sonunda bir gün Numan Esin üniversiteye geldi. ODTÜ Rektörü de Erdal İnönü. Onun odası dinlenmez diye, Numan Esin de eski ihtilâlci olduğu için, İnönü”nün odasında Atilla Sönmez”le beraber oturduk, konuştuk. Sonradan öğrendim ki Numan Esin gidince komiteye… Yani beni de, Türkiye”yi yöneteceklerini düşündükleri 40 kişilik listeye koymuşlar. Diktatorya, 40″lar Meclisi. Tabiî içlerinden biri, öbür tarafa da bilgi veriyormuş. Sonunda bizim dediğimiz gibi oldu ve 9 Mart 71″de bunlar yenildiler, 12 Mart oldu.”
Belçika”dan gelen pasaport
Küçük, sonunda o raporlara dayanarak, orduda birtakım taraftarları olduğu düşüncesi ile ODTÜ”den atılır. Bütün arkadaşları yurtdışına giderken, Yalçın Küçük Türkiye”de kalmayı yeğler. Hem de Belçika”dan pasaportu gelmiş olmasına rağmen.
-Kim gönderdi size pasaportu?
“Bilemezsiniz. Dünyada böyle ilerici solcular olur. Ama onları oradaki Türkler harekete geçirir. Gitmedim, o dönemde işsiz kaldım.”
İşsiz olduğu için Yalçın Küçük bu dönemde askerliğini yedek subay olarak yapmak istemektedir. Ancak, kendisine göre, evraklarının eksikliği bahane edilerek onun askere alınması geciktirilmek istenmektedir: “Onların şöyle bir düşünceleri vardı. Orduda hâlâ ihtilâlciler var, Yalçın Küçük de onların sevdiği adamlardan…” Küçük, bu dönemde, Mehmet Ali Kışlalı”dan Yankı”da çalışması için bir öneri alır. Yankı”yı o zaman Mehmet Ali ile beraber Ahmet Taner Kışlalı, Hıncal Uluç çıkarmaktadır: “Mehmet Ali Kışlalı, Time”ın da temsilcisi olduğu için daha çok dışarıda olurdu. Onun yerine başyazıları da yazardım. Mehmet Ali”nin dili anlaşılmaz. Güzel bir Türkçe”yle yazar, sonra bozardım. O Mehmet Alice olurdu. Hıncal genellikle okuyucu mektuplarını yazardı.” Küçük”ten, aynı zamanda Cumhuriyet”te de yazması istenir. Fakat bir süre sonra, 1973 sonlarına doğru, ansızın askere alınır. Evvela Polatlı”da Topçu Okulu”na gönderilir. Yedek subaylık vazifesini yaparken bu arada Cumhuriyet”te yazmayı da sürdüren Küçük, Ecevit Hükümeti”ndeki Erol Çevikçe, Deniz Baykal gibi arkadaşlarının talebi ile Genelkurmay”da görevlendirilir. O sıralarda orduda Kıbrıs”a çıkarma yapılması konuşulmaktadır. Harekâta karar verildiğinde, aralarında Küçük”ün de bulunduğu dört kişiye birtakım yazılar gelir: “Türk Ordusu, Kıbrıs”a çıkarken dört yedek subayı casus olabilecekleri ihtimali ile Genelkurmay”dan uzaklaştırdı. Bunlardan bir tanesi de bendim. O sırada beni Zırhlı Birlikler Mekanize Tümeni”ne götürdüler.” Fakat az bir süre sonra, ikinci harekâta katılanlardan biri olarak 1974 yılında, Kıbrıs”ta savaşa gider: “İkinci harekâtta Magosa”yı biz aldık.” Burada askerleri tarafından çok sevilir. Hatta o kadar ki, askerleri ona “Kabadayı, profesör, asteğmen” diye isim bile yakıştırır. Küçük, Magosa”da iken, öldüğü haberini okur gazetede: “O sırada Meclis oturum halinde iken, Genelkurmay, Ecevit”e bir kâğıt ulaştırmış, “Yalçın Küçük şehit oldu” diye. Ağlamış adam.” Küçük”ün ölmediği ancak üç gün sonra anlaşılabilir.
“Hapis yatmayanı adamdan saymazlar”
Küçükefendi”nin Yalçın”ı askerden sonra da Cumhuriyet”te çalışmaya devam ederken, 1977 senesinde, “kaçışlarından” birini yapar; Cumhuriyet”ten ayrılır. Ardından ANKA Ekonomik Bülteni”ni çıkartan Küçük, 12 Eylül gelip çattığında, Gazi Üniversitesi”nde doçent unvanı ile öğretim üyesidir. 12 Eylül 1980″den sonra ise 1402″liklerden biri olarak üniversiteden uzaklaştırılan Küçük, Bir Yeni Cumhuriyet kitabı dolayısıyla da tutuklanır, 8 yıla mahkûm edilir ve 1983″te Sultanahmet Cezaevi”ne girer: “Fevzi Öz ve Kürt İdris”lerin (Özbir) arasında yattım. İkisi arasında ölümcül bir kavga çıkmıştı. Kürt İdris”i bizim koğuşa aldık. Yeraltı dünyasının kuralları, Türkiye aydın morfolojisinde de var. Yani yeraltı dünyasında hapis yatmayan hiç kimseyi adamdan saymazlar. Hapse girmeyen aydın da, hareketimizde böyledir. İdris Bey”i ben daha sonra görmek istedim; ama olmadı.” Yargıtay, Küçük hakkındaki hükmü bozunca o da bir yılın sonunda cezaevinden çıkmış olur. Prof. Dr. Yalçın Küçük, bu tarihten sonra kitap yazmaya daha bir ağırlık verir; sol ve sosyalist çevrelerle sert bir mücadele içinde bulunur. Bu dönemde mahkeme kararıyla tekrar üniversiteye döner. Sonra, 1993 senesinde, Süleyman Demirel”in cumhurbaşkanı olmasını öne sürerek Paris”e kaçışına kadar çeşitli sol dergiler çıkaran Küçük, terörist lider Abdullah Öcalan”la yaptığı röportajla da tartışılan bir isim olur.
“Öcalan”a başkası gitseydi ben gitmezdim”
Paris”e gidişi de onun, daha önceki mühim kaçışlarından biridir. Küçük, 1993 senesinde Süleyman Demirel”in cumhurbaşkanı, Tansu Çiller”in başbakan ve kadın vücudunu sattığı için de bir kadının (Matild Manukyan) en fazla vergi vererek vergi şampiyonu olmasını protesto etmek için böyle bir harekete giriştiğini söylemektedir. İkinci nokta ise, Türkiye”nin izlediği Kürt politikasıdır. Yalçın Küçük”ün toplumda tepki uyandıran bir fiili de, terörist başı Abdullah Öcalan”la basında ilk kez röportaj yapması olmuştur: “Bir başkası Öcalan”a gitse idi, ben gitmezdim.” Küçük”ün Abdullah Öcalan nezdindeki izlenimi iyi olur ki, daha sonra Öcalan, Doğu Perinçek kendisiyle görüşmek istediğinde Yalçın Küçük”e sorar, “Doğu Perinçek gelmek istiyor. Ne dersin?” diye.
“Paris”te yardım aldım”
Yalçın Küçük, Emin Çölaşan başta olmak üzere bazılarının iddiasına göre burada PKK”dan (Küçük, PeKeKe diye telaffuz ediyor) para almıştır. Ancak Küçük, bunu reddettiği gibi, Paris”te kaldığı süre içerisinde de çok sıkıntılar çektiğini anlatmaktadır: “Bir defa ben kitaplarımın telif hakkıyla yaşarım diyordum. Emekliliğim vardı. Fakat çok büyük devalüasyonlar oldu, çok sıkıntı çektim. Onun için Fransızların LME dedikleri, istasyonlardaki sarhoşlara da verdikleri bir para var, yardım. Onu aldım. Alman üniversitelerinde ayda bir konferans veriyordum.” Küçük, burada öğrenci olur, İranoloji ve Kürdoloji okur; Kırmançi, Sorani, Farisi öğrenir. Burada ismi birçok sansasyona karışan Küçük, onomastik üzerine çalışmalarına yoğunlaşır ve bir 29 Ekim günü de Türkiye”ye dönmeye karar verir. Yıl 1998″dir: “Bir hesap yaptım, 2 yılla 10 yıl arasında beni tutarlar dedim. Dönmek için risk aldım. Oraya gitmek de bir riskti.” Yalçın Küçük 10 yılı göze alarak geldiği Türkiye”de iki yılla cezalandırılır ve Haymana Mezarı dediği cezaevinde kalır. 2000 yılında serbest kalan Yalçın Küçük, artık kendisini onomastik/isim-bilim konusuna adar; çalışmalarını, özellikle, bugün dezenformasyon yapıldığı seslerinin yükseldiği Sabetaycılık hususunda yoğunlaştırır: “Her gün benim için bir dönüm noktasıdır. Ancak, bana göre bütün kaçışlarım dönüm noktasıdır. Çok şükür ki, iyi ki kaçmışımdır. Kaçmayı bir sanat haline getirdim. İyi ki Planlama”dan kaçmışım… Yale”de çok parlaktım, iyi ki Amerika”dan kaçmışım. Çünkü ikinci senede Amerika beni içine alırdı. İyi ki Cumhuriyet”ten kaçmışım. Cumhuriyet”te kalsa idim, bugünkü Yalçın olamazdım. Burdan Paris”e gittim, o da bir kaçıştı. Sonra Paris”ten kaçtım. Kaçmasını bilirim ben.” Küçük”ün kaçışları bu kadar da değildir. Kıbrıs”ta da, komutanı kalmasını isterken, o, yine bir yolunu bulup kaçar: “Hiç pişmanlık yoktur. Bende şu vardır. Ben ne yapıyorsam Türkiye aydını adına yapıyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder